21 Temmuz 2014 Pazartesi

Son 10 Yılda Değeri Bilinmemiş 10 Oyun

Oyun inceleme sitelerinin oyunlar hakkında yaptığı değerlendirmeler ve puanlamalara o kadar bağlı kalıyoruz ki piyasaya çıkan çoğuu oyunu, inceleme sitelerinin ve ya dergilerin oyunlar için verdiği puanlara güvenerek seçiyoruz. Gerçi oyunlar için 30 ila 60 dolar civarında bir parayı körü körüne ödeyecek kadar zengin olmamamızın bir getirisi olarak, yeni çıkan oyunların içeriği hakkında bilgi sahibi olmak ve “verdiğimiz paraya değecek mi?”  diye kaygılanmamak için oyun sitelerine ve dergilere başvurmak gayet mantıklı bir hareket. Peki piyasaya çıkan oyunların her zaman aldığı puanı hak edip etmediğini düşündünüz mü? Bence pek çok kez siz de şahit olmuşsunuzdur ki, oyunlar hakkında yapılan kritikler ve incelemeler, oyuncuları bazen yanlış yönlendirebiliyor.
Tabi bu oyunların isminin duyulmamasının tek sebebi, oyunlara verilen puanlar ve incelemeler değil. Oyunun reklamının yeterince yapılamaması, kendisine sağdık bir oyuncu kitlesi edinememiş olması gibi sebepler de bu tür oyunların gözden kaçırılmasına sebep olan diğer etmenler. Eğer son zamanlarda var olan oynayacak güzel bir oyun bulamamaktan yakınıyor ve oynayacak oyun bulamıyorsanız, sizler için hazırladığımız "Değeri Bilinmemiş 10 Oyun"  listemize göz atıp, onlara bir şans tanıyabilirsiniz.


  Risen

Deep Silver'ın adından çok bahsedilmeyen RPG oyunu olarak bilinir Risen. Oyunda mürettebatında bulunduğu geminin nedeni belirsiz bir şekilde batması ile kendini deprem sayesinde açığa çıkan gizemli antik tapınakların olduğu, volkanik bir adada bulan bir karakteri yönetiyoruz. Mükemmel bir atmosfere sahip adanın bizden önceki sakinleri olan ve Inquisitionlar tarafından kasabalarından sürülen haydutlarla karşılaşıyorsunuz. Bundan sonra yol ikiye ayrılıyor. Haydut takımı ile birlikte ilerleyip Savaşçı mı olacaksınız? Yoksa büyücülük yeteneği bahşeden Inquisition grubuna mı dahil olacaksınız?
Risen'ın pek ilgi görmemesinin sebebi aslında yayınlandığı dönemde çıkan diğer RPG oyunları ile alakalı. Risen'ın çıkışından 3 gün sonra raflarda yerini alan Demon's Souls'un Risen'ı domine etmesi de bu oyunun isminin duyulmamasında büyük bir payı var.

Syndicate
2069 yılında gecen Syndicate'de insanların beynine yerleştirilerek geniş bir veri tabanına erişimlerini sağlayan ve etraflarındaki manyetik cihazları da etkisiz hale getirebiliyor. Bu cipler sayesinde söz hakkı artık hükumetlerden, bu çipi üreten şirketlere geçiyor. Çipi üreten firmaların gelecekteki ismi ise Syndicate. Büyük Syndicate firmaları arasında bilişim hırsızlığı hat safhada ve bu hırsızlık tamamen doğal bir olay olarak karşılanıyor. Biz ise bu çiplerin en gelişmiş versiyonu olan Dart 6’ya sahip Miles Kilo'yu kontrol ediyoruz.
Eletronic Arts’ın isim haklarını elinde bulundurduğu Syndicate’in yapımcı firması, Chronicles of Riddick: Escape From Buthcer Bay ve The Darkness gibi oyunların yapımına imzasını atan Starbreeze Studios'tu. 1993 yılında BullFrogfirması tarafından yapılan izometrik kamera açısına sahip aksiyon strateji oyununu İlk Syndicate'in, First-Person shooter olarak yeniden uyarlanan versiyonu olmaktan öteye gidemeyen ve hayal gücünün sınırlarını pek de zorlamayan bir oyun olarak piyasaya çıkmıştı yeni Syndicate. Üstelik Deus Ex ile olan atmosfer benzerliği de oyunun özgün bir yapım olarak görülmesini engellemişti. Bunların haricinde bir FPS’den beklediğiniz her şeyi fazlası ile sunabilen bir niteliğe sahip Syndicate. 

Shootmania Storm

ShootMania Storm'daki Mania kısmı belki pek çoğunuza tanıdık gelebilir, Nadeo tarafından geliştirilen oyun,TrackMania ile çıkış yapan firmanın yüksek aksiyon temposuyla dikkat çeken FPS oyunu. Daha önceden oluşturdukları Mania ismini bu oyunda da kullanarak bilinirliklerini artırmak istemişler. Arkasına Ubisoft'un da desteğini alarak çıkan ve daha beta döneminde olmasına rağmen ciddi anlaşmalar yaparak, e-spor alanına giren oyun, Quake ve Unreal Tournament serilerini oynamış eski kuşak oyuncular için kolay çağrışım yapabilecek bir tarza sahip.
Oyun tamamiyle basit ve yeteneğe dayalı bir oyun stiline sahip. ShootMania'da birbirinden farklı onlarca silahlar ve ya sağa sola saklanıp, ekibinizle birlikte sinsice hareket edebileceğiniz mekanlar değil, çevre dinamikleri içerisinde hareket kabiliyetleriniz kullanacağınız alanlar bulunuyor... Tam aksine sizi savaş alanının göbeğine bırakıp karşınızdaki düşmanı yeteneğinizle öldürmenizi istiyor.  Belki de oyunun ilgi çekmemesinin sebebi, oynanışın sade ama tamamiyle yeteneğe dayalı olmasından kaynaklıdır. Zira diğer tavsiye ettiğimiz tek kişilik oyunların aksine, çok kişi ile oynana bu online oyun maalesef yeterli ilgiliyi ve reklam desteğini arkasına alamadı. Şu an dünya çapında oyuncu sayısı bir kaç yüz kişiyle sınırlı kalan bu FPS maalesef kısa bir süre içerisinde tarihe karışacak gibi duruyor.

The Darkness

Çizgi roman kültürü ülkemizde çok geniş bir kitleye yayılmadığı için, bu tür eserlerden uyarlanan oyunlarında rağbet görmemesi alışılagelmiş bir durum olsa gerek. Bununla birlikte Türkiye’deki perspektiften bakarsak orijinal oyun satışlarının azlığı ve dünya genelinde de 2K Games'in çok büyük bir reklam desteği vermemesi ve oyunun sadece konsol platformlarında kısıtlı kalması, The Darkness'ın fazla rağbet görmemesi için yeterli sebepler.

The Darkness'da ana karakterimiz olan Jackie Estacado, erken yaşta mafya ailesine dahil olmuş basit bir gangster. Amcası Paulie'nin, Jackie'yi 21. doğum gününde havaya uçurmaya çalışması ile oyunun senaryosunu gayet anlaşılır kılıyor. Saf intikam! Amcası Paulİe ve kiralık katillerine karşı koyacak gücü olmayan Jackie'nin, maruz kaldığı patlamadan sonra karanlık güçleri açığa çıkan Jackie, amcası Paulie'yi öldürme yolunda önüne çıkan tüm engelleri, karanlık güçlerin yardımı ile aşma yolunda fantastik ve şiddet dolu bir yolculuğa çıkıyor. PC'ye de gelmesi ile The Darkness 2'de satışlar bir nebze daha iyi olmakla birlikte, oyunun genel itibariyle fiyatının ve üzerindeki ilginin çok çabuk düştüğü ve arkasından fazla konuşulmadığı da bir gerçek.


Kane & Lynch 2: Dog Days

Eidos Interactive yapımı Kane & Lynch Dead Man, çıkmasından önce yayınlanan videolarla ve haberleri ile çok ses getirmişti. Bu kadar ses getiren ve çıkması beklenilen bir oyunun, çıktıktan sonra oyuncuları hayal kırıklığına uğratması da, yapılan devam oyunun pek rağbet görmemesi ile sonuçlandı. İlk oyununun bu başarısızlığını üzerinden atmak için çalışan Eidos Interactive, Square Enix ile iş birliğine girip, birinci oyuna nazaran daha iyi grafikler, daha iyi bir senaryo ve daha iyi bir oyun motoru ile çıkış yapmış olsa da, ilk oyunun başarısızlığını üstünden atamaması, oyunun pek rağbet görmemesine neden olmuştu.
Oyunun senaryosu da, çıkışı ile paralel bir yol izliyor.  Basit bir işin yanlış gitmesi ile, karakterlerimiz Kane ve Lynch kendilerini Shangai'ın yeraltı örgütlerinden ve polislerinden kaçarken bulur. Oyunda daha çok ön planda olan ve hafif şizofren karakterimiz Lynch'in de bu olaylar karşısındaki tutumu pek yapıcı nitelikte olmadığından dolayı işler iyice içinden çıkılmaz bir hale gelir.  Kane & Lynch: Dog Days, yoğun hikayesi ve realist bir yapıya sahip ve tamamen vahşet dolu bir oyun. 

Condemned 2: Bloodshot

Bazı serilerin ilk oyunları, serinin devamının tutup tutmayacağını belirleyici nitelikte olur. Kane & Lynch: Dog Days'in adından söz ettirmemesinin sebebi, ilk oyunun yarattığı hayal kırıklığıydı. Bir de bu işin tam tersi yönde istikamet eden seriler vardır. F.E.A.R. gibi. Hem oyunlarda, hem sinema filmlerinde bu tür serilerin devamının pek tutmaması, genellikle ilk oyunda elde edilen başarının üstüne kat çıkmaya çalışmaktır. Tabi bu iş sanki bir binaya kaçak kat çıkılıyorcasına aceleye getirilirse ve ilk oyunda sunmuş olduğu içeriği tekrar pişirip önünüze koymaya kalkıştığında mideniz pek kaldırmayabilir. Gariptir ki, Condemned 2: Bloodshot, bir serinin devamında karşılaşabileceğiniz noksanlıklara sahip olmamasına rağmen pek tutmadı.
Evet oyuna eklenen ve sırf "multiplayer özelliği de var" denebilmesi için barındırdığı bir çoklu oyuncu modu da vardı ama bu oyunun senaryo modunu alıp oynamak için yeterli bir sebep değil diye düşünmeden edemiyorum. Tabi oyunun sadece konsollara çıkmış olması ve çıktığı konsolun donanımını tam performans kullanmıyor oluşu ve oyunun kontrollerindeki kabalık, belki de Condemned 2: Bloodshot'ın tutmaması için yeterli sebep sayılabilir. Es geçilmemesi gereken bir diğer nokta ise, uygun ortam sağlanıldığında yetişkin bir insanı bile altına ettirebilecek kadar korku ve gerginlik dolu olması da belki kimi çevreler tarafından oyunun pek beğenilmemesine sebep bir diğer etken sayılabilir.


Viking: Battle for Asgard

Hİç bir oyun mükemmel değildir. Bazılarında kontroller dengesizdir, bazılarında yapay zeka çok zayıf kalır, bazılarının ise hikayesi tamamen göz ardı edilmiştir. The Creative Assembly'nin Hack 'n' Slash ve aksiyon macera türlerini birleştiren oyunu, Viking: Batte for Asgard için bu yukarıda söylediklerimin hiçbiri geçerli değil. Battle for Asgard'ın sorunu neydi? Üç adet devasa boyutta ve keşfedilmeyi bekleyen adadan oluşan haritası vardı fakat, bu adalarda keşfedilmeye değer hiç bir şey olmaması oyunu biraz yavan kılıyordu. Bomboş mekanlarda çalıları seyrederek gezecek değiliz elbette...
Skarin adında, Freya adlı tanrıçanın efsanevi şampiyonu, gözünü budaktan esirgemeyen efsanevi bir savaşçıyı kontrol ediyorduk  ve oyundaki meydan muharebeleri, günümüz oyunlarının çoğunda hala hissedilemeyen savaş hissiyatını çok iyi veriyordu ama, görevden göreve koşmayı sancılı hale getiren, hamile bir inek kadar yavaş olan Skarin ve yapmamız için verilen absürt görevler oyunu bir hayli çekilmez kılmayı da başarıyordu. Günümüzde çıkan oyunlarda çoğu oyuncunun eksikliğini hissettiği özellikleri bünyesinde bulundurmasına rağmen, bu tür ufak ama oyundan alınan zevki zehir eden hataları olması belki de Viking: Battle for Asgard'ın ismini duyuramamasına yeterli bir sebep gibi görünüyor.

Jade Empire

BioWare RPG yapar da kötü olur mu? Bu soruyu BioWare'ın çalıştığı yayıncı firmalar ile doğrudan ilişkilendirmeden tam olarak cevaplandıramayız. 2005 yılında BioWare tarafından yapılan ve uzakdoğu elementlerini barındıran Jade Empire, Xbox ve PC platformuna çıkış yaptığında, yetkili merciler oyun için gayet olumlu puanlar vermişti. Uzakdoğu temalı ve dövüş sanatlarını mekaniği barındıran bir oyun yapmak için işe koyulan BioWare, sizi içine çeken uzakdoğu ezgilerinden tutun da, çağının ötesindeki grafikleri ile gerçekten mükemmel bir atmosfer yakalamıştı. Sonuç itibari ile bu işin altından alnının akı ile çıkan BioWare'ın yaptığı hata ise oyun mekaniklerinde kendini gösteriyordu.
Klasik bir RPG oyuncusunun karakter optimizasyonu ve eşya geliştirme eksikliğini, oyunu alışılmışın dışında bir RPG yapıyordu. Bir diğer eksiklik ise; gerçekten güzel dövüş mekaniklerine sahip olan bir oyunda isteyeceğiniz tek şey, yani çetin düşmanlar, bu oyunda pek yer almıyordu. Yapay zekanın sizi üstesinden gelmeniz için davet ettiği tek zorluk ise gardını hiç düşürmeyen rakiplerinizden ibaretti. Ağzını burnunu kırmak  için üzerine atıldığınız düşmanınız neredeyse tüm saldırılarınızı bloklarsa ve siz ne kadar saldırırsanız saldırın, hayatının sonuna kadar gardını düşürmeden orada durabileceğini kanıtlar bir şekilde sizinle dalga geçiyordu. Normal bir RPG oyunu için gerçekten kısa sayılan bir oynanış süresi de bunlara eklenirse, oyunun akıllarda yer edememesi ve oyuncuların başkalarına bu oyunu tavsiye etmemesi için yeterli sebebi olur.



Heavenly Sword

PlayStation 3'e has oyunlar dendiği zaman aklınıza gelen ilk oyun hangisi? God of War 3 dediğinizi duyar gibiyim. Sony'nin PS3'e özel çıkardığı birbirinden fantastik ve adından söz ettiren çok fazla oyunu var. Bunların başında efsanevi Kratos'un PlayStation 2'den bu yana devam eden tanrılarla olan savaşının ilk sırayı çekmesi kuşkusuz kimsenin yadırgayacağı bir durum değil.
Peki Kratos 2010 yılında PlayStation 3'e adım atmadan önce "Nariko" adında dişi bir versiyonun PS3'te boy gösterdiğini ve en az God of War kadar güzel işlenmiş bir hikayeye, muhteşem grafiklere ve bir Hack'n Slash ile aksiyon karşımı bir oyundan beklenilen seri oynanışa sahip olduğunu söylesek. Herhalde aklınızdaki ilk soru bu oyunun neden bu listede yer aldığı olur. Seri oynanış, zamanına göre muhteşem grafikler ve seslendirmelerle birlikte iyi giden bir diğer şey, oyunun oynanış süresinin uzunluğudur. Maalesef Heavenly Sword’ün bu tür bir artıyı bünyesinde barındıramaması, oyunun 1 milyon kopya satmış olmasına rağmen şöhretinin kısa bir sürede parlayıp sönmesine neden olmuştu. Bununla birlikte PS3 platformunun çıkışında vadettiği multiplayer seçeneğinin Heavenly Sword’de bulunmuyor oluşu, dolaylı yoldan da olsa bir nevi hayal kırıklığı sayılmıştı.


Spec Ops: The Line

Garip bir vaka ile karşı karşıyayız. Bu oyunun isminin duyulmaması için gerçekten bir neden bulamadım desem yeridir. Spec Ops: The Line gerçekten muhteşem bir oyun. Belki zamanının gerisinde kalmış grafiklerini ve taktiksel oynanış mekanizmasında yapay zekanın yönettiği takım arkadaşlarınıza pek söz geçiremiyor oluşunuz oyundaki eksiklikler olarak nitelendirilebilir. Ama bu söylediklerim oyunun hak ettiği değeri almaması için yeterli sebepler değil. Tabi bir shooter oyunundan ne beklediğiniz de oyunun hak ettiği değeri neden görmediğine cevap olabilir. Galiba yanlış anlaşılmanın devreye girdiği kısım burası. Oyun tür olarak bir third-person shooter. Yani oyun mekaniği olarak yaptığınız şey çoğunlukla bir siperden diğerine depar atmak, siperin arkasında saklanmak ve düşmanınızı öldürmek için ateş etmek.
Aynı türdeki bir çok oyunun aksine size o kadar da fazla yenilik sunmuyor. Ama bu oyunu tactical shooter olarak inceleme altına almak Spec Ops: The Line'a adeta hakaret sayılabilir. Gerek ağır drama yüklü ve yer yer insanın boğazını düğümleyen,  evrensel ahlak inanışlarını sorgulatan cesur hikayesi olsun, gerek oyunda kullanılan ve yeri geldiğinde insanın tüylerini diken diken eden gaz veren müzikleri olsun. gerekse grafik olarak zirveyi tırmalamasa bile Dubai'yi esir alan çöl fırtınasının gerçekçiliği,  Spec Ops: The Line'ı gerçekten sahip olduğundan az biçimde değerlendirilmiş bir oyun olarak ön plana çıkarıyor. Belki de bu oyunun hak ettiğinden daha az rağbet görmesinin sebebi, Amerika asıllı oyun inceleme firmalarına sağ gösterip sol vuran can alıcı senaryosundan ve Call of Duty gibi devlere nazaran daha az reklam bütçesi olmasından kaynaklı olabilir.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder