6 Aralık 2014 Cumartesi

Size 4 Gerçek Yaşam Tecrübesi Vericek Oyunlar

Bazı insanlar MMORPG bağımlılığının size zaman kaybından başka bir işe yaramadığını söyler. Bu da size o insanların aslında MMORPG oynamadığını ya da yanlış oynadıklarını gösterir. Aslında oyunu oynamışlardır fakat boş oynamışlardır. Çünkü MMORPG oyunları size gerçek hayatta işinize yarayabilecek 4 beceriyi gizlice öğretir. Peki nedir bu beceriler?


1-Gruplar Halinde Nasıl Çalışılır?





Karakteriniz ne kadar tecrübeye sahip olursa olsun eğer yalnızsanız belirli bir seviyeden-seviyeden kastım bir boss kill'i bir event-ileriye gidemezsiniz. Bunun için diğer oyuncularla birlikte oluşturabileceğiniz Lonca dediğimiz topluluklara ihtiyaç duyarsınız. Bu oluşumun sizi sürekli bir grupla çalışmaya itmesi size başkalarıyla işbirliği yapmaya alıştırır. Daha çok çalışır, paylaşır ve birlikte kazanırsınız. Ne demişler? Birlikten kuvvet doğar.


2-Finansal Sistemleri Anlamak



Matematik veya ekonomi dersleriniz teoride finansal sistemleri anlamak için yardımcı olabilir fakat gerçekten bu işe bulaşmadan neyin ne olduğunu çözmek neredeyse imkansız. En azından borsayı bile takip etmeye kalksanız sadece günlerinizi izlemek ve gözlemlemeye ayırıp birşey anlamadan günlerinizi harcayabilirsiniz. Aslında MMORPG oyunlar bu finansal sistemleri eğlenceli bir şekilde geliştirmeye yardımcı oluyor. Çoğu oyun komplex ekonomik sistemleriyle gerçek dünya benzeri bir sistem sunuyor bize. En basitinden bir açık arttırma evindeki belirli bir malzemenin tüm stoklarını tüketip yeniden piyasayı kendi fiyatınızla belirlemenizi ele alalım. Bu şahsen edindiğim bir tecrübe olarak bana çok para kazandırmıştır ve bunun gibi birçok örneği de ekleyebiliriz.

3-Ana Hedefleri Daha Küçük Görevlere Ayırmak



Gidip oynadığınız MMORPG'nin en güçlü bosslarına tek başınıza kafa tutamazsınız. Bundan önce biraz tecrübe biraz da yardıma ihtiyacınız olacak. Bu da demek oluyor ki ana hedefi daha küçük görevlere bölerek adım adım ilerlememiz gerekiyor. MMORPGlerde öğrenebileceğimiz ilk ciddi şeylerden biri; eğer ana hedefi belirlemeden birşeyler yapmaya çalışırsak hemen hemen her seferinde başarısız oluyoruz. Ayrıca bu gerçek hayatta öğrenmemiz gereken ilk kurallardan biridir. Şu an gidip bir araba satın alabilir misiniz? Hayır tabii. Önce her ay kenara biraz para koymalısınız, çalışmalı biriktirmeli başarılı olmalısınız ki birşeyleri elde edebilin.

4-Sürekli Önümüze Bakmayı ve İlerlemeyi Öğrenmek




MMORPGlerdeki en başarılı oyuncular kimlerdir? İlk en yüksek seviyeye ulaşan, ilkleri başaranlardan bahsediyorum. Sürekli yoluna devam eden, kendine sürekli bir amaç, ana hedef koyan oyunculardır. Disiplinle çalışır, bir şekilde o dünya içinde kendine bir itibar edinir. Bu kişiler sürekli karakterleriyle ilgilenir ve geliştirmeye çalışır. Kullanabildikleri her Wi-Fi ağını kullanır, sürekli kendine bir hedef koyar ve bununla yetinmez. Başarı artık onun için bir alışkanlık haline gelir, zaten 'Nerd' kavramı buradan gelir. Sınıfınızdaki gözlüklü, asosyal tipler var ya hani. İşte onlar hem derslerinde, hem iş hayatlarında hem de sanal alemde bir numara olanlardır. 
Yeni amaçlara, hedeflere ulaşmayı amaç edinmenin iyi bir şey olduğunu bilerek artık gerçek hayatta da başarılı olmanın küçük ipuçlarının farkına varmışsınızdır. Eğer öğrenmeyi ve hırslı olmayı bırakırsanız güzel bir işe ve yaşama sahip olamayabilirsiniz. Peki sizin MMORPGlerden öğrendikleriniz, gerçek yaşamınızı olumlu etkileyen şeyler nedir?

-Alıntıdır

21 Temmuz 2014 Pazartesi

En Fazla Merak Uyandıran 10 Korku Oyunu

Son zamanların en dikkat çekici ve heyecan yaratan oyun kategorisi haline gelen korku oyunlarına, gün geçtikçe yeni isimler ekleniyor. Resident Evil gibi klasiklerden Daylight’a, pek çok oyunla hem insanları oturudukları yerden zıplatan hem de ekran başından ayrılamayacak kadar merak uyandıran bu türe, yine nefes kesen oyunlar eklenecek.
Yeni oyun haberlerinin de art arda geldiği bu dönemde sizler için, 2014-2015 yılları içerisinde yayınlanması planlanan, en merak edilen 10 korku oyununu bir araya getirdik. Görünen o ki önümüzdeki aylarda oldukça iddialı yapımlar ortaya çıkacak. Haliyle ekran başında korku dolu geceler bizi bekliyor!

Alien : Isolation

''’Uzaydayken kimse sizin çığlıklarınızı duyamaz’’

Alien: Isolation, 2137’de, Nostromo’nun yok olduktan, 15 yıl sonrasında geçiyor. Ellen Ripley’in kızı Amanda Ripley, şirkette çalışıp kaybolan annesini bulmak için umutsuz arayışına devam eder.
Alien: Isolation, 1979 yılının bilim-kurgu ve korku alanında başyapıt olan Ridley Scott’ın eserinden yola çıkılarak tasarlandı. Oyunda, Outlast ve Amnesia’yı anımsatan ögeler bulunuyor. Aynı mekan kurgularından oluşan yapısıyla, kimi zaman deja-vu yaşadığınızı zannedebilirsiniz.
Alien: Isolation, 7 Ekim’de Pc, Playstation 3, Playstation 4, Xbox 360 ve Xbox One için gelecek.

Dying Light


''Daha ne kadar kaçabilirsiniz!!''

Warner Bros.’un yayıncılığını üstlendiği Dying Light, zombilerden oluşan, harab olmuş bir dünyayı anlatıyor. Açık dünya ve belirgin korku ögeleriyle, bizlere  Dead Island’ı anımsatıyor. Türün yanı sıra genel itibariyle de önümüzdeki dönemin en fazla merak edilen  oyunlardından birisi olan Dying Light’ın bir bölümü Şanlıurfa’nın Harran ilçesinde geçiyor.
Oyunda gündüz vakti, hayatta kalmak için gerekli olan erzağı toplayacak ve salgından etkilenenlerden korunacak. Gece vakti ise salgına yakalananlar tam bir canavara dönüşüyor ve güneş doğana dek kendinizi korumanız gerekiyor. Evlerin çatısına kadar çıkabiliryosunuz fakat küçük bir ayrıntıyı unutmamanız gerekiyor; zombiler de tırmanabiliyor. Açık dünyada geçecek bu merak uyandıran yapımı oynamak için sabırsızlanıyoruz.
Dying Light, 2015 yılının Şubat ayında, PC, PlayStation 3, PlayStation 4, Xbox 360 ve Xbox One için piyasaya çıkacak.


Routine

‘’Neler oluyor? Herkes nerde?’’

Routine, aşılmış korku oyunlarının dışında bir yapıyla karşımıza çıkıyor. Dünyanın uydusu Ay’da geçen oyunda, insanlar ortadan kayboluyor ve sinyal alamayan elektronik cihazlardan, anlık olarak, neler olduğuna dair ipuçları yakalamaya çalışıyorsunuz.
Lunar Araştırma İstasyonu’nda geçen Routine’de asıl amacınız, ortadan kaybolmaların ve bilinmedik yaratıkların ortaya çıkmasının ardındaki gerçeği öğrenmek.
Oyunun en ilginç özelliği ise, hiçbir sağlık paketinin ve ikinci bir şansınızın olmaması! İnsanı gerilmekten ve korkmaktan bitap düşürecek gibi gözüken yapım dört gözle bekliyoruz.
Routine, 2014 yılı içerisinde Pc için çıkacak. Bence beklemeye değer.


The Evil Within


‘’Bu kadar kan ve gerilime kalbiniz dayanır mı?’’

Resident Evil’ın yaratıcısı Shinji Mikami’den yine korku ve vahşet dolu bir oyun geliyor; The Evil Within.
Tango Gameworks'ün geliştirdiği The Evil Within'de gizemli cinayetleri çözmeye çalışan bir dedektifi kontrol ediyorsunuz. Şimdiye kadar korkunç ve rahatsız edici bir şekilde karşımıza çıkan oyunun, aslında derin bir hikayesi olduğu düşünülüyor. Videoyu izlerken siz de aynı hislere kapılabilirsiniz. Geliştirici ekibin portfolyosu bu oyunun da büyük heyecanla beklenmesine sebep oluyor.
The Evil Within, 2014 yılı içerisinde PC, PlayStation 3, PlayStation 4, Xbox 360 ve Xbox One için çıkacak.


DreadOut


‘’Rüya mı gerçek mi, artık ayırt edemiyorum.’’

Endonezyalı indie oyun stüdyosu Digital Happiness, DreadOut adlı yeni bir korku oyunu geliştirdi.

DreadOut, Linda adlı bir lise öğrencinin bir grup arkadaşıyla yaptığı gezi sırasında, Endonezya'nın kırsal kesiminde terk edilmiş bir kasabasında kaybolur ve Linda, günümüz çağının teknolojisini kullanarak, navigasyon ile yolunu bulmaya çalışır. Bu özelliği ile biraz Daylight’ı andıran oyun, ilginç bir hikayeye sahip. Bakalım bu adını sıkça duyduğumuz dehşet verici oyun bağımsız oyunlar arasında ne kadar yükselecek.
DreadOut, 2014’ün Mayıs ayı içerisinde Pc, Mac ve Linux kullanıcılarına kavuşuyor.


The Hum


‘’Tanrım! Sonunda oldu. Dünya onların hakimiyetinde. Kaçmalıyım...’’
The Hum, Tom Cruise’un rol aldığı War of the Worlds filminden ilhan alınarak geliştirilmiş, uzaylılardan kaçmak üzerine kurulu FPS tarzında bir korku oyunu.
Thotwise Games tarafından geliştirilen oyun, Unreal Engine 4 teknolojisiyle geliştirildi ve Oculus Rift desteğine sahip. Korku oyunlarını sanal gerçeklik gözlüğüyle oynamak, biraz cesaret istiyor tabi.
Oyun, uzaylı istilasından birkaç ay sonrasındaki dünyada geçiyor. Kullanıcılar oyunda, uzaylı halkının saldırılarından kaçarak hayat mücadelesi veren karakteri oynuyorlar. Amacınız, uzaylılardan yeterince uzak kalarak çıkış yolu aramak. Uzaylıların bizle bitmek bilmeyen derdi her neyse umarım sağ salim kalıp meseleyi çözebilirsiniz!
Oyunun önümüzdeki yıl PC, Mac ve Xbox One’a getirilmesi planlanıyor.


Asylum


‘’Burası çok korkunç. Nereye gideceğim? Korkuyorum!’’

Oyunun haritası olan Hanwell Mental Institute, akıl hastalarının evi. Asylum, ilgi çekici yapısıyla, psikolojik korku oyunu kategorisine girmeyi başardı.
H.P. Lovecraft’ın hikayelerinden yola çıkılarak tasarlanan Asylum, bir akıl hastanesinde geçiyor. Zaten şu an piyasada olan korku oyunlarının hepsi akıl hastanesi temasına sahip. ( Outlast, Daylight, ...vb. ) Oyundaki amacınız, bu akıl hastanesinin gemişinde yaşanan kan dondurucu hikayeleri çözmek. Yani kısacası, Hanwell Mental Institute’nin kanlı koridorları sizi bekliyor.
Senscape’in geliştirdiği Asylum, 2014 yılı içerisinde Pc, Mac, Linux ve iOS için çıkacak. Oyunu oynarken, akıl sağlığınıza hakim olmanız dileğiyle.


Among the Sleep


‘’Çocukken en çok neyden korkardınız?’’

Norveçli oyun firması Krillbite Studio’nun geliştirdiği Among The Sleep, büyüleyici bir macera ve korku oyunu. Sanırım oyunu diğer korku oyunlarından arındıran en belirgin özelliği, ana karakterin 2 yaşında bir çocuk olması.
Oyunda canlandırdığınız küçük çocuk, geceleyin evi keşfetmeye çıkar. Anne ve babası, derin uykuda olduğundan, hiçbir şeyden haberleri olmaz. Küçücük bir bakış açısına sahip olan minik karakterimiz, titreyerek kalkar ve neler olduğunu anlamak için, korka korka evin içindeki seyahatine başlar. Çocukluğunuzdaki korkularınızı yenip yenmediğiniz görmek için işte size fırsat!
Among The Sleep, çocukluğumuzdaki korkularımızı bizlere tekrar yaşatmak için, 2014’ün sonbaharında Playstation4 ve Xbox One’a geliyor.

SOMA


‘’Dünya, kabus dolu bir yere dönüşüyor.’’

Frictional Games’in bilim-kurgu korku oyunu olan SOMA, Amnesia ve Penumbra serisinin yaratıcıları tarafından geliştirildi. Aşağıdaki tanıtım videosunda, karakterimiz ayıldığında, karşısına ilginç bir karakter çıkıyor. Kafasında makine, sedyede baygın halde yatan insanı gördüğünde, bulunduğu yerde neler olduğunu anlamaya çalışıyor. Çünkü makineler, insanların kişisel özelliklerini söküp alıyor ve bilinmeyen bir müdahaleye başlıyorlar. Tek çıkış yolu, kimsenin tahmin edemeyeceği bir hamle yapmak. Alnınızdan terler akarken ne kadar yaratıcı olabilirsiniz bilmiyoruz, o yüzden bol şans!
Soma, 2015 yılı içerisinde Pc ve Playstation 4 için geliyor. Bakalım kaçmak için mantıklı yolu bulabilecek misiniz...


The Vanishing of Ethan Carter


‘’Film tadında, zeki bir dedektifin hikayesi.’’

The Astronauts’un oyunu olan The Vanishing of Ethan Carter, weird-fiction adı verilen bir korku oyunu. Paul Prospero adındaki dedektifi canlandırdığınız oyunda, Ethan Carter adındaki bir şahıstan, rahatsız edici bir mektup alıyorsunuz ve Ethan’ın tehlikede olduğunu anlıyorsunuz. Paul, Red Creek Vadisi’ndeki Ethan’ın evine vardığında, işlerin hayal ettiğinden daha kötü olduğunu anlar; Ethan, acımasız bir cinayet sonrasında ortalıktan kaybolur. Paul, bunun yalnızca tek bir cinayetten ibaret olmadığını anlar ve doğaüstü yetenekleriyle kendi bilgilerini kullanarak, kayıp çocuğa neler olduğunu araştırmaya başlar.
Film tadındaki The Vanishing of Ethan Carter, 2014 yılı içerisinde Pc için piyasaya çıkacak. İlginç bir dedektiflik hikayesi bizleri bekliyor.





Son 10 Yılda Değeri Bilinmemiş 10 Oyun

Oyun inceleme sitelerinin oyunlar hakkında yaptığı değerlendirmeler ve puanlamalara o kadar bağlı kalıyoruz ki piyasaya çıkan çoğuu oyunu, inceleme sitelerinin ve ya dergilerin oyunlar için verdiği puanlara güvenerek seçiyoruz. Gerçi oyunlar için 30 ila 60 dolar civarında bir parayı körü körüne ödeyecek kadar zengin olmamamızın bir getirisi olarak, yeni çıkan oyunların içeriği hakkında bilgi sahibi olmak ve “verdiğimiz paraya değecek mi?”  diye kaygılanmamak için oyun sitelerine ve dergilere başvurmak gayet mantıklı bir hareket. Peki piyasaya çıkan oyunların her zaman aldığı puanı hak edip etmediğini düşündünüz mü? Bence pek çok kez siz de şahit olmuşsunuzdur ki, oyunlar hakkında yapılan kritikler ve incelemeler, oyuncuları bazen yanlış yönlendirebiliyor.
Tabi bu oyunların isminin duyulmamasının tek sebebi, oyunlara verilen puanlar ve incelemeler değil. Oyunun reklamının yeterince yapılamaması, kendisine sağdık bir oyuncu kitlesi edinememiş olması gibi sebepler de bu tür oyunların gözden kaçırılmasına sebep olan diğer etmenler. Eğer son zamanlarda var olan oynayacak güzel bir oyun bulamamaktan yakınıyor ve oynayacak oyun bulamıyorsanız, sizler için hazırladığımız "Değeri Bilinmemiş 10 Oyun"  listemize göz atıp, onlara bir şans tanıyabilirsiniz.


  Risen

Deep Silver'ın adından çok bahsedilmeyen RPG oyunu olarak bilinir Risen. Oyunda mürettebatında bulunduğu geminin nedeni belirsiz bir şekilde batması ile kendini deprem sayesinde açığa çıkan gizemli antik tapınakların olduğu, volkanik bir adada bulan bir karakteri yönetiyoruz. Mükemmel bir atmosfere sahip adanın bizden önceki sakinleri olan ve Inquisitionlar tarafından kasabalarından sürülen haydutlarla karşılaşıyorsunuz. Bundan sonra yol ikiye ayrılıyor. Haydut takımı ile birlikte ilerleyip Savaşçı mı olacaksınız? Yoksa büyücülük yeteneği bahşeden Inquisition grubuna mı dahil olacaksınız?
Risen'ın pek ilgi görmemesinin sebebi aslında yayınlandığı dönemde çıkan diğer RPG oyunları ile alakalı. Risen'ın çıkışından 3 gün sonra raflarda yerini alan Demon's Souls'un Risen'ı domine etmesi de bu oyunun isminin duyulmamasında büyük bir payı var.

Syndicate
2069 yılında gecen Syndicate'de insanların beynine yerleştirilerek geniş bir veri tabanına erişimlerini sağlayan ve etraflarındaki manyetik cihazları da etkisiz hale getirebiliyor. Bu cipler sayesinde söz hakkı artık hükumetlerden, bu çipi üreten şirketlere geçiyor. Çipi üreten firmaların gelecekteki ismi ise Syndicate. Büyük Syndicate firmaları arasında bilişim hırsızlığı hat safhada ve bu hırsızlık tamamen doğal bir olay olarak karşılanıyor. Biz ise bu çiplerin en gelişmiş versiyonu olan Dart 6’ya sahip Miles Kilo'yu kontrol ediyoruz.
Eletronic Arts’ın isim haklarını elinde bulundurduğu Syndicate’in yapımcı firması, Chronicles of Riddick: Escape From Buthcer Bay ve The Darkness gibi oyunların yapımına imzasını atan Starbreeze Studios'tu. 1993 yılında BullFrogfirması tarafından yapılan izometrik kamera açısına sahip aksiyon strateji oyununu İlk Syndicate'in, First-Person shooter olarak yeniden uyarlanan versiyonu olmaktan öteye gidemeyen ve hayal gücünün sınırlarını pek de zorlamayan bir oyun olarak piyasaya çıkmıştı yeni Syndicate. Üstelik Deus Ex ile olan atmosfer benzerliği de oyunun özgün bir yapım olarak görülmesini engellemişti. Bunların haricinde bir FPS’den beklediğiniz her şeyi fazlası ile sunabilen bir niteliğe sahip Syndicate. 

Shootmania Storm

ShootMania Storm'daki Mania kısmı belki pek çoğunuza tanıdık gelebilir, Nadeo tarafından geliştirilen oyun,TrackMania ile çıkış yapan firmanın yüksek aksiyon temposuyla dikkat çeken FPS oyunu. Daha önceden oluşturdukları Mania ismini bu oyunda da kullanarak bilinirliklerini artırmak istemişler. Arkasına Ubisoft'un da desteğini alarak çıkan ve daha beta döneminde olmasına rağmen ciddi anlaşmalar yaparak, e-spor alanına giren oyun, Quake ve Unreal Tournament serilerini oynamış eski kuşak oyuncular için kolay çağrışım yapabilecek bir tarza sahip.
Oyun tamamiyle basit ve yeteneğe dayalı bir oyun stiline sahip. ShootMania'da birbirinden farklı onlarca silahlar ve ya sağa sola saklanıp, ekibinizle birlikte sinsice hareket edebileceğiniz mekanlar değil, çevre dinamikleri içerisinde hareket kabiliyetleriniz kullanacağınız alanlar bulunuyor... Tam aksine sizi savaş alanının göbeğine bırakıp karşınızdaki düşmanı yeteneğinizle öldürmenizi istiyor.  Belki de oyunun ilgi çekmemesinin sebebi, oynanışın sade ama tamamiyle yeteneğe dayalı olmasından kaynaklıdır. Zira diğer tavsiye ettiğimiz tek kişilik oyunların aksine, çok kişi ile oynana bu online oyun maalesef yeterli ilgiliyi ve reklam desteğini arkasına alamadı. Şu an dünya çapında oyuncu sayısı bir kaç yüz kişiyle sınırlı kalan bu FPS maalesef kısa bir süre içerisinde tarihe karışacak gibi duruyor.

The Darkness

Çizgi roman kültürü ülkemizde çok geniş bir kitleye yayılmadığı için, bu tür eserlerden uyarlanan oyunlarında rağbet görmemesi alışılagelmiş bir durum olsa gerek. Bununla birlikte Türkiye’deki perspektiften bakarsak orijinal oyun satışlarının azlığı ve dünya genelinde de 2K Games'in çok büyük bir reklam desteği vermemesi ve oyunun sadece konsol platformlarında kısıtlı kalması, The Darkness'ın fazla rağbet görmemesi için yeterli sebepler.

The Darkness'da ana karakterimiz olan Jackie Estacado, erken yaşta mafya ailesine dahil olmuş basit bir gangster. Amcası Paulie'nin, Jackie'yi 21. doğum gününde havaya uçurmaya çalışması ile oyunun senaryosunu gayet anlaşılır kılıyor. Saf intikam! Amcası Paulİe ve kiralık katillerine karşı koyacak gücü olmayan Jackie'nin, maruz kaldığı patlamadan sonra karanlık güçleri açığa çıkan Jackie, amcası Paulie'yi öldürme yolunda önüne çıkan tüm engelleri, karanlık güçlerin yardımı ile aşma yolunda fantastik ve şiddet dolu bir yolculuğa çıkıyor. PC'ye de gelmesi ile The Darkness 2'de satışlar bir nebze daha iyi olmakla birlikte, oyunun genel itibariyle fiyatının ve üzerindeki ilginin çok çabuk düştüğü ve arkasından fazla konuşulmadığı da bir gerçek.


Kane & Lynch 2: Dog Days

Eidos Interactive yapımı Kane & Lynch Dead Man, çıkmasından önce yayınlanan videolarla ve haberleri ile çok ses getirmişti. Bu kadar ses getiren ve çıkması beklenilen bir oyunun, çıktıktan sonra oyuncuları hayal kırıklığına uğratması da, yapılan devam oyunun pek rağbet görmemesi ile sonuçlandı. İlk oyununun bu başarısızlığını üzerinden atmak için çalışan Eidos Interactive, Square Enix ile iş birliğine girip, birinci oyuna nazaran daha iyi grafikler, daha iyi bir senaryo ve daha iyi bir oyun motoru ile çıkış yapmış olsa da, ilk oyunun başarısızlığını üstünden atamaması, oyunun pek rağbet görmemesine neden olmuştu.
Oyunun senaryosu da, çıkışı ile paralel bir yol izliyor.  Basit bir işin yanlış gitmesi ile, karakterlerimiz Kane ve Lynch kendilerini Shangai'ın yeraltı örgütlerinden ve polislerinden kaçarken bulur. Oyunda daha çok ön planda olan ve hafif şizofren karakterimiz Lynch'in de bu olaylar karşısındaki tutumu pek yapıcı nitelikte olmadığından dolayı işler iyice içinden çıkılmaz bir hale gelir.  Kane & Lynch: Dog Days, yoğun hikayesi ve realist bir yapıya sahip ve tamamen vahşet dolu bir oyun. 

Condemned 2: Bloodshot

Bazı serilerin ilk oyunları, serinin devamının tutup tutmayacağını belirleyici nitelikte olur. Kane & Lynch: Dog Days'in adından söz ettirmemesinin sebebi, ilk oyunun yarattığı hayal kırıklığıydı. Bir de bu işin tam tersi yönde istikamet eden seriler vardır. F.E.A.R. gibi. Hem oyunlarda, hem sinema filmlerinde bu tür serilerin devamının pek tutmaması, genellikle ilk oyunda elde edilen başarının üstüne kat çıkmaya çalışmaktır. Tabi bu iş sanki bir binaya kaçak kat çıkılıyorcasına aceleye getirilirse ve ilk oyunda sunmuş olduğu içeriği tekrar pişirip önünüze koymaya kalkıştığında mideniz pek kaldırmayabilir. Gariptir ki, Condemned 2: Bloodshot, bir serinin devamında karşılaşabileceğiniz noksanlıklara sahip olmamasına rağmen pek tutmadı.
Evet oyuna eklenen ve sırf "multiplayer özelliği de var" denebilmesi için barındırdığı bir çoklu oyuncu modu da vardı ama bu oyunun senaryo modunu alıp oynamak için yeterli bir sebep değil diye düşünmeden edemiyorum. Tabi oyunun sadece konsollara çıkmış olması ve çıktığı konsolun donanımını tam performans kullanmıyor oluşu ve oyunun kontrollerindeki kabalık, belki de Condemned 2: Bloodshot'ın tutmaması için yeterli sebep sayılabilir. Es geçilmemesi gereken bir diğer nokta ise, uygun ortam sağlanıldığında yetişkin bir insanı bile altına ettirebilecek kadar korku ve gerginlik dolu olması da belki kimi çevreler tarafından oyunun pek beğenilmemesine sebep bir diğer etken sayılabilir.


Viking: Battle for Asgard

Hİç bir oyun mükemmel değildir. Bazılarında kontroller dengesizdir, bazılarında yapay zeka çok zayıf kalır, bazılarının ise hikayesi tamamen göz ardı edilmiştir. The Creative Assembly'nin Hack 'n' Slash ve aksiyon macera türlerini birleştiren oyunu, Viking: Batte for Asgard için bu yukarıda söylediklerimin hiçbiri geçerli değil. Battle for Asgard'ın sorunu neydi? Üç adet devasa boyutta ve keşfedilmeyi bekleyen adadan oluşan haritası vardı fakat, bu adalarda keşfedilmeye değer hiç bir şey olmaması oyunu biraz yavan kılıyordu. Bomboş mekanlarda çalıları seyrederek gezecek değiliz elbette...
Skarin adında, Freya adlı tanrıçanın efsanevi şampiyonu, gözünü budaktan esirgemeyen efsanevi bir savaşçıyı kontrol ediyorduk  ve oyundaki meydan muharebeleri, günümüz oyunlarının çoğunda hala hissedilemeyen savaş hissiyatını çok iyi veriyordu ama, görevden göreve koşmayı sancılı hale getiren, hamile bir inek kadar yavaş olan Skarin ve yapmamız için verilen absürt görevler oyunu bir hayli çekilmez kılmayı da başarıyordu. Günümüzde çıkan oyunlarda çoğu oyuncunun eksikliğini hissettiği özellikleri bünyesinde bulundurmasına rağmen, bu tür ufak ama oyundan alınan zevki zehir eden hataları olması belki de Viking: Battle for Asgard'ın ismini duyuramamasına yeterli bir sebep gibi görünüyor.

Jade Empire

BioWare RPG yapar da kötü olur mu? Bu soruyu BioWare'ın çalıştığı yayıncı firmalar ile doğrudan ilişkilendirmeden tam olarak cevaplandıramayız. 2005 yılında BioWare tarafından yapılan ve uzakdoğu elementlerini barındıran Jade Empire, Xbox ve PC platformuna çıkış yaptığında, yetkili merciler oyun için gayet olumlu puanlar vermişti. Uzakdoğu temalı ve dövüş sanatlarını mekaniği barındıran bir oyun yapmak için işe koyulan BioWare, sizi içine çeken uzakdoğu ezgilerinden tutun da, çağının ötesindeki grafikleri ile gerçekten mükemmel bir atmosfer yakalamıştı. Sonuç itibari ile bu işin altından alnının akı ile çıkan BioWare'ın yaptığı hata ise oyun mekaniklerinde kendini gösteriyordu.
Klasik bir RPG oyuncusunun karakter optimizasyonu ve eşya geliştirme eksikliğini, oyunu alışılmışın dışında bir RPG yapıyordu. Bir diğer eksiklik ise; gerçekten güzel dövüş mekaniklerine sahip olan bir oyunda isteyeceğiniz tek şey, yani çetin düşmanlar, bu oyunda pek yer almıyordu. Yapay zekanın sizi üstesinden gelmeniz için davet ettiği tek zorluk ise gardını hiç düşürmeyen rakiplerinizden ibaretti. Ağzını burnunu kırmak  için üzerine atıldığınız düşmanınız neredeyse tüm saldırılarınızı bloklarsa ve siz ne kadar saldırırsanız saldırın, hayatının sonuna kadar gardını düşürmeden orada durabileceğini kanıtlar bir şekilde sizinle dalga geçiyordu. Normal bir RPG oyunu için gerçekten kısa sayılan bir oynanış süresi de bunlara eklenirse, oyunun akıllarda yer edememesi ve oyuncuların başkalarına bu oyunu tavsiye etmemesi için yeterli sebebi olur.



Heavenly Sword

PlayStation 3'e has oyunlar dendiği zaman aklınıza gelen ilk oyun hangisi? God of War 3 dediğinizi duyar gibiyim. Sony'nin PS3'e özel çıkardığı birbirinden fantastik ve adından söz ettiren çok fazla oyunu var. Bunların başında efsanevi Kratos'un PlayStation 2'den bu yana devam eden tanrılarla olan savaşının ilk sırayı çekmesi kuşkusuz kimsenin yadırgayacağı bir durum değil.
Peki Kratos 2010 yılında PlayStation 3'e adım atmadan önce "Nariko" adında dişi bir versiyonun PS3'te boy gösterdiğini ve en az God of War kadar güzel işlenmiş bir hikayeye, muhteşem grafiklere ve bir Hack'n Slash ile aksiyon karşımı bir oyundan beklenilen seri oynanışa sahip olduğunu söylesek. Herhalde aklınızdaki ilk soru bu oyunun neden bu listede yer aldığı olur. Seri oynanış, zamanına göre muhteşem grafikler ve seslendirmelerle birlikte iyi giden bir diğer şey, oyunun oynanış süresinin uzunluğudur. Maalesef Heavenly Sword’ün bu tür bir artıyı bünyesinde barındıramaması, oyunun 1 milyon kopya satmış olmasına rağmen şöhretinin kısa bir sürede parlayıp sönmesine neden olmuştu. Bununla birlikte PS3 platformunun çıkışında vadettiği multiplayer seçeneğinin Heavenly Sword’de bulunmuyor oluşu, dolaylı yoldan da olsa bir nevi hayal kırıklığı sayılmıştı.


Spec Ops: The Line

Garip bir vaka ile karşı karşıyayız. Bu oyunun isminin duyulmaması için gerçekten bir neden bulamadım desem yeridir. Spec Ops: The Line gerçekten muhteşem bir oyun. Belki zamanının gerisinde kalmış grafiklerini ve taktiksel oynanış mekanizmasında yapay zekanın yönettiği takım arkadaşlarınıza pek söz geçiremiyor oluşunuz oyundaki eksiklikler olarak nitelendirilebilir. Ama bu söylediklerim oyunun hak ettiği değeri almaması için yeterli sebepler değil. Tabi bir shooter oyunundan ne beklediğiniz de oyunun hak ettiği değeri neden görmediğine cevap olabilir. Galiba yanlış anlaşılmanın devreye girdiği kısım burası. Oyun tür olarak bir third-person shooter. Yani oyun mekaniği olarak yaptığınız şey çoğunlukla bir siperden diğerine depar atmak, siperin arkasında saklanmak ve düşmanınızı öldürmek için ateş etmek.
Aynı türdeki bir çok oyunun aksine size o kadar da fazla yenilik sunmuyor. Ama bu oyunu tactical shooter olarak inceleme altına almak Spec Ops: The Line'a adeta hakaret sayılabilir. Gerek ağır drama yüklü ve yer yer insanın boğazını düğümleyen,  evrensel ahlak inanışlarını sorgulatan cesur hikayesi olsun, gerek oyunda kullanılan ve yeri geldiğinde insanın tüylerini diken diken eden gaz veren müzikleri olsun. gerekse grafik olarak zirveyi tırmalamasa bile Dubai'yi esir alan çöl fırtınasının gerçekçiliği,  Spec Ops: The Line'ı gerçekten sahip olduğundan az biçimde değerlendirilmiş bir oyun olarak ön plana çıkarıyor. Belki de bu oyunun hak ettiğinden daha az rağbet görmesinin sebebi, Amerika asıllı oyun inceleme firmalarına sağ gösterip sol vuran can alıcı senaryosundan ve Call of Duty gibi devlere nazaran daha az reklam bütçesi olmasından kaynaklı olabilir.






20 Temmuz 2014 Pazar

Skyrim Hakkında Bilinmeyenler

Her ne kadar dikkatli oyun oynasakta bazı zamanlarda çoğu şeyi fark edemeyiz. Kimi zaman bir görevin peşinden koşarken kimi zaman ise bir yaratıktan kaçarken... Sonuç olarak dikkatimiz bir şekilde dağılabilir. İşte bu yazımızda The Elder Scrolls V: Skyrim'i defalarca oynayıp bitirmiş, her köşeye defalarca bakmış easter egg avcılarının fark ettikleri; oyunun içine gizlenmiş sürprizleri ve Bethesda'nın resmi olarak açıklamadığı bir kaç ilgi çekici bilgiyi sizinle paylaşacağız.


● Dragonplate armor'ın kol kısmına runic yazılar işlenmiştir. Envanterdeki zırhta görülemeyen bu yazılar sadece oyun içinde karakterinize yaklaştığınızda görülebiliyor. Dragonborn lisanında yazılmış bu yazı dilimize çevrildiğinde ise karşımıza çıkan şey bir kelimeden fazlası, aslında bir isim. 'Jonah Lobe', yani Bethesda firmasının karakter tasarımcısı.



  ● The Elder Scrolls V: Skyrimdeki Thievs Guild'in lideri Mercer Frey'i seslendiren ses aktörü aynı zamanda Thiefoyunundan tanıdığımız Garrett karakterinin de seslendirmesini de yapmaktadır.



● Yendiğiniz bir ejderhanın yanarkenki görüntüsüne fazla kapılmış olabileceğinizi varsayarak bunu yazıyorum; Acaba hiç o efekte takılmadığınız bir anda haritayı açıp bu görüntüye dikkat ettiniz mi? Evet, ejderhaların yanma efekti haritalarda görülebiliyor.


● Fantastik edebiyat örneklerinden 'The Name of the Wind' 2007'de yayınlanmıştır ve bir karakter kitapta kendinden bahsederken cümleye şöyle başlar; "I took an arrow in the knee." Büyük ihtimalle Bethesda tam cümlenin kaynağı olarak bu kitaptan faydalandı.

● Bleakcoast Cave'in içerisinde tavanda başüstü asılı olan bir iskelet bulunmaktadır. İskeletin tam altında ise parlayan bir kılıç vardır. Bu portre Star Wars: Episode V'da Luke Skywalker'ın Koth'a yakalanıp tavanda asılı kaldığı sahneye göndermedir.


● The Shrine to Peryite'in güneyindeki dağın orta kısımlarında bir iskelet vardır. Bu iskeletin biraz daha ilerisinde ise iki kayanın arasına sıkışmış bir sabre cat kafasına mızrak saplanmış şekilde ölü yatmaktadır. Bu görüntü ise 300filminde Leonidas'ın ona saldıran kurdu dar, kayalık bir alana çekip kafasına mızrak sapladığı sahneye göndermedir.

Bugüne Kadar Filmi Çekilmiş 10 Oyun!

Bu zamana kadar pek çok filmin oyununu oynadık. Fakat kaç oyunun filmini izledik? Oyundan uyarlanan filmler, bu yazımızın konusu. Kimi film hikayeye sadık kaldı kimisi ise senaryosundan biraz saptı. Bizler ise zaman içerisinde oynadığımız bu oyunların beyaz perdede yer alışını izleyip eleştirdik. Şimdi sırasıyla bu filmlere göz atalım ve unutmadan ekleyelim; her ne kadar oyuncu olsakta ara verdiğimiz zamanlarda film, dizi gibi bazı uğraşlara yöneliriz, bizim tavsiyemiz bu filmleri kaçırmamanız yönünde.

1.Need For Speed

Günümüze en yakın tarihli olan oyundan başlamak istedim. Yılların efsane oyunu Need For Speed, henüz Mart ayında beyaz perdede yerini aldı. Breaking Bad dizisinden tanıdığımız Jesse karakterini canlandıran Aaron Paul'un başrolünde oynadığı film, yüksek doz aksiyon içeriyor. Eğer bir araba tutkunuysanız ve aksiyon seviyorsanız bu film tam size göre.

2.Mortal Kombat
İlk filmi ile büyük bir başarı elde eden ve oyuncuların ilgisini, hemen hemen her karakteri film bünyesinde barındırarak çeken Mortal Kombat, aynı başarıyı ne yazık ki ikinci filminde gösteremedi. 1997 yapımı olan ikinci filmde, ilk filmde izlemekten zevk aldığımız çoğu karakterlerin ikinci filmde zamansız, yersiz ölüp gitmesi ve oyuncu kadrosunda yapılan değişiklikler '97 yapımı filmin fiyaskoyla sonuçlanmasına yol açtı. 


3.Street Fighter
Efsane olarak anılan bir oyun olmasına rağmen karakterlerin hikaye olarak birbirinden çok uzak olması ve bununla birlikte hiç birinin bağlantılı olmaması yüzünden ilk haberi çıktığında bile akıllarda soru işaretleri bırakmıştı Street Fighter. Bunca karakteri tek bir filmde birbirlerine nasıl bağlayacaklar? Ve merak edilen sorunun cevabını filmde aldık. Baştan sona berbat bir film olarak karşımıza çıkan bu yapıtta, başrollerde Jean-Claude Van Damme ve Kylie Minogue var. Yine bu filmden sonra ikinci film olarak Street Fighter: The Legend of Chun-Li, beyaz perdede boy gösterdi fakat bu filminde ilk filmden pek farkı olmadı


4.Tekken
Hazır dövüş oyunlarından girmişken listeye böyle devam edelim. Tekken'in filminde ilk göze çarpan şey yönetmeni; Prison Break ve 24 dizilerinden tanıdığımız isim Dwight H. Little yönetmenliği üstlenmiş. Senaryo ise Tomb Raider'dan tanıdığımız Michael Colleary'nin ellerinde. Eğer Tekken seviyorsanız ve henüz filmi izlemediyseniz kesinlikle izlemelisiniz


5.Tomb Raider
Film olmadığı zamanlarda bile aklımızda hep Lara Croft'un ne kadar çekici olduğuyla ilgili fikirler vardı -her ne kadar keskin çizgilerle görsekte, özellikle PS'da-. Bu düşüncelerin arasında 2001 yılında filmin çıkacağını ve başrolündeki güzel yıldızın Angeline Jolie olduğunu gören herkesi bir heyecan kapladı. Beyaz perdede gösteriminin ardından çoğu kişi tatmin olmuş görünse de yine ortalamanın üzerinde sayılacak bir puanla IMDB'den notunu aldı Tomb Raider. Ardından 2003 yılında devam filmi olarak The Cradle of Life'ı izledik.


6.Resident Evil
Filmi çekilen oyunlardan bahsedip Resident Evil'dan bahsetmemek olmaz. Açık ara bu listenin en iyi filmi/serisi olma başarısını göstermiştir ki bunu çekilen 5 filmden sonra seneye çıkacak olan 6. filmi ile çoktan kanıtlamıştır. Tabii bu başarının kaynağının biraz da Milla Jovovich'ten kaynaklandığını kabul etmek gerekir.-hehe- Şaka bir yana hikayeden kısaca bahsetmek gerekirse bir virüsün insanları zombilere çevirmesini konu alan bir yapıt olduğunu söyleyebiliriz.


7.Doom
Uzun yıllar kendini oynatmış efsane bir oyun olan Doom'un sinema uyarlaması ortalamayı geçemedi. Mars'ın yüzeyinde olan garip olayları incelemek için yollanan Marinelerin aksiyon dolu hikayesini izlediğimiz filmin son beş dakikası ise oyunun kendi gibi müthiş. Bahsettiğimiz son beş dakikada ise ana karakterimiz FPS olarak adlandırdığımız oyunlardaki gibi ilk açıdan bir görüntüyle ilerliyor.


8.Max Payne
Her ne kadar oyundaki atmosfer filme yansıtılabilmiş olsa da Max Payne yine basit bir aksiyon filmi olarak hafızalara kazındı. Oyunun yazarlığını yapmış olan Sam Lake, film senaristleri arasındaydı. Max Payne oyunlarını severek oynayıp bu filmden şu an haberiniz oluyorsa izlemenizi tavsiye ederiz. 


9.Hitman
Filmin haberi bile fanlarını heycanlandırdıysa da seyircilerin kafasında Ajan 47'i oynayan Timothy Olyphant konusunda bir çok soru işareti oluşmuştu. Vizyona girdikten sonra ise fanların çoğu, filmin bir fiyaskodan öteye gidemediğini savundu. Herkesin hayalindeki Hitman sessizdi, her şeyden çok bir suikastçiydi. Fakat filmde resmedilen Hitman daha çok agresifti ve yıkıp yakıyordu. Hitman bekleneni genel olarak vermesede beyaz perdede bu tarz uyarlamaların ayrı bir havası olduğunun kanıtıydı.


10.Prince Of Persia : The Sands of Time
Listenin başarılı olmuş bir diğer filmi ise The Sands of Time. Prens Destan kendisini Zamanın Kumlarını kontrol edebilen hançeri korumak için bir anda Prenses Tamina'nın yanında bulur. Komik olduğu kadar eğlenceli ve macera dolu bu hikayenin yönetmeni ise Köstebek, Dört Nikah Bir Cenaze ve Harry Potter ve Ateş Kadehi’nden tanıdığımız Mike Newell.